KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE MİMARİ

Son günlerde yaşadığımız özellikle Antalya bölgesi yangınlar biz insanoğluna bir kez daha gösterdi ki , aslında var olan ve yaşayan doğa bizden çok daha güçlü. Dünya üzerinde yaratılan her şeyin insanoğlu için olduğunu düşünerek büyük bir doyumsuzlukla hümanistleşen insanımız, esasında bu gününü mahvederken geleceğini de bilinçsizce kendi çaresizliğine esir etmekte.

Dünya, nüfusun ve nüfusa odaklı yerleşim alanlarının hızlı ve plansız şekilde artmasından kaynaklanan ve bütün insanlığı etkileyen yada daha sert etkileri olacak bir problem ile karşı karşıya.. Küresel İklim Değişikliği.

Küresel İklim Değişikliği ana başlık olarak insani fosil yakıtlar tüketimi, endüstriyel ve tarımsal gibi faaliyetlerinin sonucu olarak atmosferdeki miktarı ve yoğunluğu artan sera gazlarının neden olduğu küresel ısınmanın tepkimesi sonucu ortaya çıkan iklim değişiklikleridir. Bu iklim değişiklikleri kuraklık, çölleşme, yağışlardaki dengesizlik ve sapmalar, su baskınları, tayfun, fırtına, hortum ve büyük orman yangınları vb. olaylarda artışlar gibi belirtilerle kendini gösteriyor.

Paris Anlaşmasını göre, dünyanın ortalama ısısı en fazla 2°C olmalıdır. Geçen hafta İtalya’nın Napoli kentinde yapılan ve Paris Anlaşmasına imza atan ülkelerin Çevre bakanları toplantısında gündeme tekrar taşınan İklim Değişikliği konuları ve atılması gereken adımlar tekrardan görüşüldü.

Dünya Bankası karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla 2060 yılında dünyada ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yaparken, bu etki artışlarında ise en çok Akdeniz Havzasının etkileneceğini ve 2°C’yi aşacağını öngörmektedir. Yani çanlar Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkeler için çalmaktadır.

WWF’ in (Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı) raporuna göre ise Akdeniz dünyadaki en hızlı ısınan deniz haline geliyor. Artan sıcaklıklar halihazırda yoğun insan etkisine maruz kalmış denizel kaynakları tükenme noktasına getirerek havza genelinde gözle görülür vahim sonuçlar doğuruyor.

Ekosistemler baştan aşağı değişiyor, doğal afetler artıyor. Antalya ve Marmaris üzerinden NASA’nın yayınladığı uydu görsellerinde yangınların ne denli büyük etkisi olduğunu görebiliyoruz. Bu şu demek, belki de milyon tonlarca CO2 gazının ozon tabakasına ulaşması ilerleyen günlerde iklimin ve buna bağlı doğa olaylarının daha hızlı değişime uğraması demek.

Bilim dünyası, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için ortalama sıcaklıklardaki artışın azami 2°C ile sınırlanması gerektiğini belirtiyor. Bu hedefin tutturulması için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor.

Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisi. Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecektir.

Önümüzde ki Ekim ve Kasım ayları yağış popülasyonun değişmesinden kaynaklı kuraklık ve hissedilir sıklıkta depremlerin olması kaçınılmaz.

Sonrasında ise yoğun bir yağış dalgası büyük seller ve yıkımlar olması da beklenen bir durum olacaktır. Hem yerel yönetimler olarak hem de bireysel vatandaş olarak önlemler almalıyız.

Küresel İklim Değişikliği Eylem Planı, Türkiye’nin özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz etkilerden önemli ölçüde etkileneceğini öngörüyor.


Peki ya Mimari ;

Dünya da hızla artan sıcaklar, yaşanılan sel felaketleri, orman yangınları, kuraklık ve yaklaşan kıtlık vs.
Aslında küresel iklim değişikliği ile mücadele edebilecek belki de son jenerasyonun biz olduğuna işaret etmekte.

İklim değişikliği bilim adamlarının ortaya koyduğu bilimsel verilerden çok daha fazlasıyla dünyamızı etkiliyor. O yüzden Şehirlerimizi yeni iklim doktrinlerine göre planlamalıyız.

Şüphesiz doğayı en çok yıpratan ve dolaylı olarak kirleten en büyük sektörlerden biri inşaat / yapı sektörü. Bunun başlıca sebebi de Yapı elemanı üretimi için gerekli olan ham maddenin ana kaynağı doğa.

2016 yılında kaydedilen dünyanın en sıcak yılından sonra Dünya’da yaşanılan felaketlere baktığımızda mevsim popülasyonunda ki dönüşüm ve buna bağlı olarak sel felaketleri, büyük çaplı orman yangınları, denizel kirlilikler ve buna bağlı ekolojik bunalımlar iklim değişikliği etkilerinin sadece ana başlıkları.

Peki mimari yaklaşımda iklim değişikliği ve buna bağlı artan ekonomik maliyetlerle nasıl baş edebiliriz. Yapı tasarımcıları ve mühendisler bireysel olarak iklim değişikliğine etki edemeyeceklerini düşünüyorlar. Oysa ki, her tasarımcı bireysel olarak geniş ölçekli bir vizyonla, tasarım ilkelerini iklim değişikliği verilerini baz alarak oluştursa geleceğimiz için büyük bir adım atmış olacaktır.

Ortaya konacak tasarım öncesi vizyon, çevresel etkilerden minimum düzeyde etkilenecek ama yenilenebilir ve sürdürülebilir doğal kaynaklarla kendisini besleyecek yapılar üzerinde yoğunlaştıkça, yapıların karbon salınımı azalacak, çevre kirliliğine olan yoğunluğu düşecek ve yapım aşamasında ki maliyetlerde azaltmış olacaktır.

İklim değişikliği doktrinleri bağlamında yapılan tasarımların Müşteriye anlatımında yapının daha konforlu daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir enerji maliyeti kurgusu olduğunun anlatılması yatırımcıda ayrıca memnuniyet uyandıracaktır.

Ne yazık ki günümüzde yapılar tasarım aşamasında kurgulanırken değil yapım aşaması sona erdikten sonra planlanan yeşile bürünme yada yeşil sertifikasyonlara başvurma şekli mimari popülizmi etkinleştirdi.

Mimari yaklaşımda artık vazgeçilmez bir gerçek var ki o’da; Tüm yapı tasarımlarım biçimlerinde, enerji ve kaynak verimliliği her şeyin üstünde olmalıdır. A1 sınıfı yanmaz özellikli Yalıtımlı ve sızdırmaz özellikli cephelere sahip, güneş ve rüzgar panelleri ile enerjisi üretebilen, çevreye atıklarını minimum düzeyde ileten, iklimlendirme ve havalandırma cihazları ile karbon salınımlarını tamamen filtreleyen, gece gündüz etkileşiminde doğada ki uyumu sahiplenen yapılar kurgulamalıyız.

Artık mimarlar tasarım aşamasından önce bilgi modelleme vizyonu için bir bilgi formu oluşturmalılar. Bu bilgi formunu 6 ana başlıkla belirleyebiliriz.

1 .Tasarım öncesi iklim bölgesel iklim değişikliği verilerinin alınması.
2. Zemin etüdü analizleri ve bölge bitki popülasyonunun incelenmesi.
3 .Yapıya etki edecek farklı disiplin mühendislerinin tasarım içerisindeki pozisyonları.
4 .Tasarım biçimini etkileyecek iklim ve mevki konumlandırması ve malzeme kullanımı.
5 .Tasarım ilkelerinde ve detay çözümlerinde doğa dostu fikirlerin öne çıkarılması.
6 .Yapıda kullanılacak elektrik ve mekanik sistemlerin karbon salınımlarının incelenmesi.
7 .Yapı sistem modellemesinin oluşturulması

Tabii iklim değişikliği konusunda sadece tasarım aşamasında çevreci kurgular yapmak tek başına yeterli değil. Yapıyı sahada tamamlama aşamasında yatırımcıdan yüklenicilere kadar farkındalık oluşturup çalışan ekiplerle enerjinin verimli kullanılmasını ve karbon salınımını en aza indirgeyecek detaylar ile çözümler üretilmesinin de sağlanması gerekmektedir.

Geleceğimiz için geleceğimizi sahiplenen yapılar tasarlamalıyız.

Ali DOKALAK

10.08.2021